(Üst not: Hikaye toplam 15 bölümden oluşmaktadır. Her bölümün sonunda, sıradaki bölümün linki yer almaktadır. Dikkatinize :) )
Gardırobun üst rafında bulunan kutuyu çıkarmaya çalışırken, sandalyenin üstünde, sağ ayağım biraz geri haldeyken, sol ayağımla da katlanır sandalyenin gerisine basınca düşme tehlikesi atlattım. Sol elim gayet yerinde bir çeviklikle gardıroptan destek aldı ve düşmeden kendimi toparlayabildim. Sağ salim sandalyeden indim. aynı sandalyeye oturup bir durum değerlendirmesi yaptım. Korkmuştum; ama beni asıl ürperten düşme tehlikesi değil, katlanır sandalyeden çıkan “gııırçççtt” sesiydi. Ayyy! Şimdi bile fena oldum. Böyle zamanlarda ağzıma çorap girmiş gibi bir hisse kapılırım ve dişlerim kamaşır. Ahh yine oldu! Hem de giyilmiş kokulu çorap. Ağk! İğrenç! Bunun nasıl bir his olduğunu bilmeden beni ürpertmesine her zaman gıcık olmanın altından hayran kalmışımdır. Çünkü hayatımda geçirdiğim bunca zamana kadar ağzıma hiç çorap sokmadım. Ama böyle düşündükçe dişlerim kamaşır. Hatta bazen dişlerimi kamaştırmak için ağzıma çorap girdiğini düşünürüm. Ahh! Yine oldu.
Gardırobun üst rafında bulunan kutuyu çıkarmaya çalışırken, sandalyenin üstünde, sağ ayağım biraz geri haldeyken, sol ayağımla da katlanır sandalyenin gerisine basınca düşme tehlikesi atlattım. Sol elim gayet yerinde bir çeviklikle gardıroptan destek aldı ve düşmeden kendimi toparlayabildim. Sağ salim sandalyeden indim. aynı sandalyeye oturup bir durum değerlendirmesi yaptım. Korkmuştum; ama beni asıl ürperten düşme tehlikesi değil, katlanır sandalyeden çıkan “gııırçççtt” sesiydi. Ayyy! Şimdi bile fena oldum. Böyle zamanlarda ağzıma çorap girmiş gibi bir hisse kapılırım ve dişlerim kamaşır. Ahh yine oldu! Hem de giyilmiş kokulu çorap. Ağk! İğrenç! Bunun nasıl bir his olduğunu bilmeden beni ürpertmesine her zaman gıcık olmanın altından hayran kalmışımdır. Çünkü hayatımda geçirdiğim bunca zamana kadar ağzıma hiç çorap sokmadım. Ama böyle düşündükçe dişlerim kamaşır. Hatta bazen dişlerimi kamaştırmak için ağzıma çorap girdiğini düşünürüm. Ahh! Yine oldu.
Bu, patlıcanın tadına bakmadan patlıcandan nefret etmek gibi
bir şey. (hayır ama karnıyarık yiyorsun.
Bu daha çok sütü sevmeden sütlaç yemek gibi bir şey.)
Esas buna hayır. Neresi hayır, basbayağı aynı işte. Hayır,
ama ben karnıyarık yiyorum. Sonuçta patlıcan yemeği. Sütün durumu farklı. Süt
içilir ama sütlaç yenir. Patlıcanı yiyemezsin, şeyy.. yani içemezsin; ama
karnıyarık yersin. Ha patlıcanı mı yemedin, kıymasını yeme şansı verir sana.
Ama sütü içmemek ayrı bir tercih. (ee ikisi de aynı kapıya çıkıyor)
Hayır hayır. (Yahu nasıl hayır?) Hayır işte. (Yahu nasıl
hayır?) EEEEEeehh!!!
Artık gece lambanı kapatabilirsin. Çünkü artık gece geride
kaldı. Dışarıdan hiç kimse görmesin beni, diye kapattığın kalın perde gün
ışığıyla parlıyor artık. Artık gece değil, gece lambasını kapatabilirsin. Şimdi
uzun bir bekleme süresi olacak. Artık geceye ulaşmak için saatlerce gündüz
koşacağım.
Artık ancak gecede yaşayabilen türümün kendini bulabilmesi
için bir müddet gündüz koşacaktım. Karar verme aşamanın sonuna geldiğimde daha
fazla oyalanmak, zaman kaybetmek istemeyerek toparlanıp evden çıktım. (Odayı
kilitle!) Evet bu önemli. (Ya birisi odaya girerse?) Evet, yani hayır; olamaz.
Bir anahtarı diğerinin üzerine koydum. Böylece kapıda meydana gelecek küçük bir
oynamada, birinin odama girip girmediğini öğrenebilecektim. Burası, benim gizli
bölgem, kimse görmemeli. (Perdeler?) Perdeler kapalı kalsın, gündüz ışık içeri
girdiğinde odam görünebilir. Anahtarlardan birini diğerinin üzerine
koydum.(koymamış mıydın?) Yok, düşmüştü. (Şimdi düştü mü?) Yok yok, maşallah.
(kulağını çekip kapıya vur) yaptım. Allah kahretsin, yine düştü. (Hahahaha)
Tekrar koydum. (ee, geldiğinde nasıl anlayacaksın?) Güzel soru. Dur bakalım…
Elimden düşen anahtar bana yardımcı oldu. Evet, işitebilmek
gerçekten müthiş bir şeymiş. İnsan bazı bazı değerini biliyor. Sesten, evet sesten. “Şıngııırrr!” ederse
odaya ilk ben girdim.
(Ya bunu başka biri de yaparsa?”
Ooo yooo! Beynimi okuyor olabilirler mi? (Saçmalama!) Evet
saçmalamayayım. Yeterince zaman kaybettim. Artık çıkmalıyım.
Gece odamda yaşadığım yalnızlığıma sabah sokaklarda devam
etmek istiyordum. Gece için gündüz, gündüz için gece yalnızlığa koşacaktım.
Sokakta yalnız başına olmanın verdiği huzurla adımlarımı atıyordum. Arada bir
bağırmak istedim; ama olmazdı, insanlar uyanırlardı. Yalnızlığımı elimden
alabilirlerdi. Hayır, bunu göze alamazdım.
Yalnızlığım maalesef birkaç yüz adım sürdü. İleride, elinde
çalı süpürgesiyle evinin önünü süpüren bir adam gördüm. (Ne bu saatte mi?)
Manyak mısın be adam, uyusana! (sen neden uyumuyorsun?)
Tercih, ben bunu tercih ediyorum. Yine bencillik yapıyordum.
Kendime tanıdığım imkanı başkalarına tanımaktan kaçınıyordum. Belki de bu
yüzden yanılıyordum., yalnız kalıyordum. (Hayır, mesele bu değil.) Evet değil.
Manyak mısın be kadın? (Hani adamdı?) Hayır, o geçti; bu sefer bir kadına
rastladım. Kadın da kapısının önünü
süpürüyor. Yaşlı kadın ve yaşlı adam. Hayır, yalnızlığımı elimden alamazsınız.
Hemen evime dönmeliyim. Eve döndüm, odama çekildim. Hemen yatağa uzandım. Allah
kahretsin! Anahtarı kontrol etmeyi unuttum. Ya birleri girmişse?.. Gizli
eşyalarımı görmüşse… donumu çalmışsa..!? (Ne yapsın senin donunu be?)
Doğru, saçmaladım. Belki beni seven ve belli etmeyen
biridir. (Bilemezsin) Doğru, bilemem. (Ben de bilemem.)
Dayanamadım, donlarımı kontrol ettim. Hepsi yerli
yerindeydi, bıraktığım gibi, benim gibi karman çorman. Kendine münhasır bir
düzende diyelim, hoş olur. (Olur, diyelim) yine yalnızım. Sanırım yine geceyi
bekleyeceğim. Lanet olsun o yaşlılara. Sokakta yalnız kalma hakkımı elimden
aldınız. Sizi şikayet edeceğim! (Kime?)
Kime? Dur düşünmeyim.
Buldum! Azrail’e mesela. Nereye kadar
canım yaşa yaşa.
“Sevgili Azrail.” (Yok , değerli de, daha resmi olur. Dikkate
alabilir.) haklısın.
“Değerli Azrail.”
Şu yaşlılardan dolayı çok muzdaripim (Dur ne yapıyorsun? Tüm
ciddiyeti gitti.) doğru, ne diyeyim? (Ne bileyim halini hatırını sor.)
Haklısın.
“Afiyettesindir inşallah. (Bravo) Yahu(Ya demediğime dikkat
çekerim bak, bu önemli.) Azrailciğim ben bu yaşlılardan çok
muzdaripim. Bunlar sabahın köründe süpürme eylemiyle başladıkları günlük
yaşantılarına(buna yaşamak denirse) akşamları yine geç saatlerde evlerine
dönerek- hele yaz mevsiminde gece ikilere(saat iki demek istedim)
kadar oturup lak-lak ediyorlar- benim yalnız kalma hakkımı elimden alıyorlar.
Orada işler nasıl işliyor bilmem ama sen işini tek başına yapıyorsun. Yani
yalnız takılıyorsun. Tutup da biri yanında olursa işini güzel biçimde icra
edebilir misin? Edemezsin. (kendim sorup kendim cevapladım.)
Benim de işim yalnızlık.(Yeni bir meslek edindim kendime. İnsan, istediği bir şey olsun diye neler çıkartıyor meydana.) Bu nedenle yalnızlığın
ehemmiyetini bildiğini düşündüğüm bir insan olarak (Ne insanı be
saçmalama!) Doğru, haklısın. İnsanı siil, tamam. Bir bir… bir melek olarak, halimden anlamanı ve şu
yaşlıların canını bir an önce almanı en içten (olmadı) rica
ediyorum..(?) (Emir gibi olur. Bak, dilekçelerde üst makamlar rica
eder) eee ne yapayım? (arz et) tamam….
Şu yaşlıların canını almanı ..- almanızı mı desem? (yok, o
kadar da değil. Bir kere Azrailciğim dedin, bir samimiyet var.) Doğru…
almanı arz ederim. En içten dileklerimle gözlerinden öper (ne yapıyorsun?)
selam eder.. (?) (akrabaya mektup mu gönderiyorsun?) .. hürmet eder..-(?)- (Ha
o olur.) oldu.
En içten dileklerimle…- buraya bir selam lazım- (Evet lazım.) selam
ve hürmet eder..- yahu gözlerinden de öpeydim? (yok o kadar değil). O zaman
sadece selam ve hürmet ederim.
Sana söz, işini yaparken seni yalnız bırakacağım. Ama müsaade edersen
uzaktan, elime çekirdeğimi alıp izlemek istiyorum. Gece olsa da olur. Nasılsa
(aaa ne yapıyorsun?) yahu bir sus! Neyse..
Nasılsa gece yaşayan bir
canlıyım. Hem uykuda ölmek iyiymiş, hissetmezmiş falan. Öyle dua ederler hem.
Allah uykusunda ölmeyi nasip etsin, diye. Ben de dua etmiş oldum şimdi.
Dilekçemi yazdım. İyi de nasıl göndereceğim bunu?
Zaman bazen hızlı bazen yavaş geçiyor. Geceye hızla koşmaya
devam ediyorum. Gece ise platonik aşkım gibi benden kaçmaya devam ediyor.
Sabahın köründen beri ayakta dikili olduğum için gün bitmek bilmiyor. Daha uzun
yaşıyorum sanki. Ne yapmalı? Ben de mi kapıyı süpürsem. (kapıyı süpürsem ne
demek yahu) yani kapının önünü. (yaşlandın mı sen de?)
İnsan erkenden güne başlayınca bolca zamanı oluyor. Sanki
daha çok yaşıyor. Yoksa yaşlılar da bu yüzden. Kalan kısa ömürlerinde daha
fazla yaşamak için sabah erken kalkıp gece geç yatıyorlar. Uykuda ölüme
yakalanmamak için. Ölümlerine şahit olmak için. Benim gibi. Ama ben daha gencim. Öyle değil mi? Geçen gün
birinin bana “sen de benim gibi erkenden yaşlanmışsın” demesine rağmen gencim
ben.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder