“Değerli okurum katil. (bu başlığı sevdim,benden söz ediyor.
Dolaylı cümle yöntemiyle bana katil yaftası yapıştırmamış oldu.)
Öncelikle rumuzundan başlamak istiyorum. Rumuzunun, duman rengindeki
bir kediye duman isminin verilmesi, sokakta görülen bir köpeğin 'Çomar' diye çağırılması kadar bayağı olduğu kanısına varmakla
birlikte senin tam bir ruh hastası olduğuna gazete boyu mutabık olduk. (gazete
boyu da ne? Ebat mı? Bu laflar boy boy gibi bir şey mi? Hiçbir şey anlamadım.)
Kendi kuruntun ve kibrinin kurbanı olmuşsun. (Sanki beni
tanımlıyor gibi.) Kendini, kendi yalnızlığına iterek herkesten uzaklaşmış ve sadece senin
yaşadığın bir gezegende işçisinden çöpçüsüne, bakanından başbakanına,
öğretmeninden öğrencisine hep kendini doldurmuşsun. Hepsinin özelliklerini
kendi değişmez yapın üzerinden benimsemiş, mutlaka birini öbüründen üstün
göstererek mukayese etmiş, sonunda da sadece kendi düşüncelerinle baş başa
kalmışsın. Kendi doğrularınla bir başka doğruya ulaşamamış, yanlışlarının
farkına varamamışsın ve sonunda kafayı yemişsin. Dolayısıyla gazetenin ilk ruh
hastasını bulduğumuzu ilan ederek, sana, senin tam bir ruh hastası olduğunu
kabullenmeni tavsiye ederim. Ruh hastası seni ey, ey!”
Ne oluyor be? Bana bak Nizamettin, ayağını denk al! Ne o,
dipnot mu?
“Bana öyle ayağını denk al diye tehditler savurmaya kalkma!”
Lan! Şimdi korkmaya başladım. Adam resmen benimle konuşuyor.
Benim kim olduğumu biliyor. Kesin bu çaycı yüzünden. Benim ne diyeceğimi tahmin ederek cevaplar yazmış manyak. Asıl
ruh hastası sensin, ruh hastası manyak sadist pislik!
Yazının devamı diğer sayfalarda mı? Ne? Tüm gazeteyi benimle
ilgili yazıyla mı doldurmuş?
“ ‘Asıl ruh hastası sensin!’ deyişini şimdiden duyabiliyorum
kulaklarımda. Yani bu basit cevabı düşünebileceğim kadar basit cevaplar,
tepkiler veren kibirli bir insansın. Sen, ruh hastası olup olmadığını öğrenmek
için mektup gönderdin bana. Dolayısıyla koyacağım teşhise güvendin. Öyleyse
şimdi bunu kabullenmeme gibi bir lüksün yok. Sen, ruh hastası olduğuna dair
bir şüpheye sahipsin ki (evet bu gerçekten doğru) bana, Doktor Nizamettin’e
başvurdun. Hayatını nizama sokmak için. Fakat üzülerek söylüyorum ki sana ben
bile yardımcı olamam.
İnsanın ancak kendine yardımı dokunabilir. Senin kendine olmamakla
birlikte ben bile seni bu durumdan kurtaramam.”
Ne oluyor yahu? Adam iyice giydiriyor bana. Ruhsal çöküntüye
uğruyorum resmen.
“Çocuklarda sorun yok. Büyükleri değiştirmek lazım sevgili katil.
Büyükleri öldürmek lazım topyekun. İlk başta da seni.”
Hayır! Gazeteyi fırlattım. Bu yasal değil, bu olamaz. Hani
ismim yoktu (İsmini zaten vermediler ki). Olsun. Şikayet etmek lazım bu
gazeteyi. Topa tutmalı. Ateşe vermeli, öldürmeli. (Önce kendini). Evet! Önce
kendimi. (Nizamettinciğim de böyle demişti). Hayır! Önce Nizamettin’i
öldürmeli. Önce onu öldürünce tüm sorun çözülebilir. Ne yapsam? En iyisi
Azrail’e bir mektup yazayım. Evet, aynen böyle yapayım.(daha önce de yazmamış
mıydın?) Kahretsin! Haklısın. Azrail’den de hayır yok. Aslında onu da
öldürmeli, topa tutmalı Azrail’i. Önce ondan başlamalı. (İyi de onu kim
öldürecek?) Bilmiyorum. (Çıkmaza girdim). Evet, haklıyım, girdim. Önce kendimi
öldürmeli. (Evet, hadi öldür). Hayır, polise gideyim. (Polise mi öldürteceksin
kendini?) Hayır! Bilmiyorum. Nerede bu gazete? Mahkemeye gitmeli, öldürmeli!
Bak hala yazıyor, ne yazmış?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder