belki

senin aynadan gördüğünü ben "dıvardan" görürüm. Oğuz Atay- Babama Mektup

28 Ağustos 2012 Salı

KİMİ ZAMAN BEN KİMİ ZAMAN SEN KİMİ ZAMAN DA ÖTEKİLEŞTİRDİKLERİMİZ


Lülülülü lülülülü lülülülülüüüüüüüüüüüü
Duyulmaz ve muhtemelen daha çok duyulmayacak biçimde tekrarlanır.
Tek ekrana dikilmiş gözler ve bir hoparlöre odaklanmış kulakların ilgi alanları odağa doğru yaklaşan,parkeden çıkan terlik seslerine yönelir.
“Oğlum telefonun çalıyor.”
“Hığııııııııııım! (Balgam çıkar) Sağol anne.”
“Alo!”
“Napıyorsun lan?”
“Hiç.”
“O ne lan arkadan gelen ses öyle. Porno mu izliyorsun yine. Ya, senden adam olmaz sapık herif.”
“Ya, tamam sus!”
“Size geliyorum, git abdestini al ben gelene kadar cenabet herif.”
“Lan tamam sus, duyacak sizinkiler ayıp olacak.”
“İyii, bir saate kadar geliyorum.”
“Tamam, hadi görüşürüz.”
“Bir şey lazım mı?”
“Yok eyvallah.”
“Lan cenabet ağzınla Allah’ın adını alma ağzına.”
“Tamam ulan!”
“İyi, geliyorum ben bir saate.”
“Tamam bekliyorum.”
“Lazım mı bir şey?”
“Yok yok”
“Dışarı çıkar mıyız?”
“Yok ya, evde oturalım, dışarısı serindir.”
“Yok, çıkacaksak ona göre giyineyim.
“Lan tamam kapat şu telefonu. Muhabbetinin içine edeyim bir susmadın.
“Tamam oğlum kızma! Hadi bay!”
(Ömer ve Canan’a ithafen.)


27 Ağustos 2012 Pazartesi

BİLİNİP DE BİLİNMEYENLER


Terlemişsin, baksana sırılsıklam olmuş gömleğin; çekinme, çıkar gömleğini. Aaa! Hala oturuyorsun, hadisene, neden çekiniyorsun?
Bilmem, rahatım aslında ya, önemli değil, iyiyim yani ben. Aslında çekiniyorum senden, gizliyorum bedenimi gözlerinden. Sakınıyorum mahremimi, ürkekliğimden.
Böyle bir diyalog geçmişti aramızda, çok evvelde. Durup durup hatırlatıyorum onu, kendime.
Vay bee! Unutamadığın hala belli, yani güzel günler geçirmişsin demek daha doğru olurdu. Neyse, seviyor musun hala onu?
Duraksadım, aslında bu soruyu bekliyordum; ama ne zaman geleceğini bilmiyordum. Bu bir alışkanlık gibiydi:
Bilmem, emin değilim aslında. Yani ne bileyim, güzel günlerdi. Geçen her kelimede  sesimin tonu biraz daha azalıyordu. Biliyordum aslında, onu unutmadığım gayet iyi biliyordum.
Günaydın! Elimi gezdirdim yüzünde, gözlerinde. Baş parmağımla gözündeki çapakları temizledim. Gülümsedi, o güne dair ağzından çıkan ilk ses belirtisi, esnemesiyle birlikte geldi. Gerildikçe, üzerine örtülü pikenin  aşağı çekilmesiyle, beyaz bluzu ortaya çıktı; doğum gününde verdiğim hediye olanı.
Birşey daha diyecektim, durdurdu beni.
"Beni ne kadar çok seviyorsun?"
Bilmem, dedim gururumdan, duymak istediğim için ondan. Halbuki o an olduğu gibi, bugün de aynıyım o gün gibi.
Ama bugün buradayım ve yalnızım, kendime yakınım. Yarın ise bugün kadar uzağım, o güne.
"Ben ölürsem, çok üzülür müsün?"
Bilmem, dedim alışkanlığımın verdiği itkiyle. Ciddiye almadım ağzından çıkanları. Kaçan kovalanıra baylayarak saklardım içimde kopan fırtınaları.
Halbuki ölürdüm o gün, ona birşey olsa. Seni kaybettikten sonra yaşamak boşuna. Söyledim bunca zaman sana. Duymak istediğin bir gerçekti oysa. Ve sonraki gün, komidinde bir mektupla veda etti kendine, bendeki kendisine. Göremeyecekti kendini artık gözlerimde. "Gizliyorsun duygularını...." diyerek son verdi, mektubundaki son cümlesine.
"Peki abi, pişman mısın?"
Bil....

8 Ağustos 2012 Çarşamba

BUGÜN GÜNLERDEN SENSİN.

Bugün, günlerden sensin.
Tuhaf sırıtmayla güne başlarken
Duvara dahi tebessümle bakarken
Yolda gördüğüm insanları sevinçle öperken
Kaçan otobüsün ardından gülerken
Heyecanla, bir beklemeye koyulurken
Normal konuşmamda dahi heyecanlanırken
Seni gördüğümde aniden ter atarken
Gün ağarmadan, gece kararmadan

Bugün günlerden sensin
Yeni heyecanla yatağımdan fırlarken
Hızlıca kıyafetlerimi giyinirken
Evden çıkmadan defalarca aynaya bakarken
Bakkal ağabeyin selamını geçiştirirken
Kapı önünde soğuktan titrerken
Günler kısalmadan, beklemekten yılmadan

Bugün günlerden sensin
Sakince hazırlanmaya koyulurken
İnce eleyip sık dokuyorken
Yürüyüşüme bir olgunluk katıyorken
“Nasıl” sorusuyla cebelleşirken
Kapı eşiğindeki bankta oturuyorken
Yanına oturanlardan uzaklaştırmaya çalışıyorken
İşte tam zamanı, diye atılıyorken
Çok zamanının olduğunu düşünüyorken
Uzun yaşamadan, yaşamdan bıkmadan

Bugün günlerden sensin
Aklın bir karış havadayken
Sürekli dalgınlık halindeyken
Birinin selamını duymuyorken
Sessiz sedasız otobüsü bekliyorken
Gözlerini insanlardan kaçırıyorken
Sorulara sadece kafayla cevap veriyorken
Umut dolmadan, çiçek solmadan

Bugün günlerden sensin
Boş kağıtlara şekiller çiziyorken
Birileri yanaştığında sayfayı saklarken
Sürekli ikazları dinliyorken
Davetleri geri çeviriyorken
Farklı şeylerle ilgileniyorken
Yere bakıyorken, taşları inceliyorken
Farkında olmadan, umurunda olmayan

Bugün günlerden sensin,
Sola döndüğümde yüzümden süzülen
Sağa döndüğümde içtenlikle gülen
Yataktan kalkma vaktini geciktiren
Bahaneyle dışarı çıkmak istemeyen
Ümitsiz, “şöyle yaparım,” cümleleri sarf eden
Pijamalarını çıkarmadan dolaşabilen
Bakkala “iyi, iyi” deyip kaçıveren
Kendinden kaçmadan, kabul olan.

Bugün günlerden sensin
Yataktan kalkmadan uzunca düşünen
Banyoya girip gözyaşı döken
Birilerinin selamını duymazdan gelen
Adımlarının hızını gitgide düşüren
Kapı önünde midesine bir şeyler indiren
Kalabalıktan kaçıp inzivaya çekilen
Artık kendi içinde bitiren
Gelen telefonları meşgule çeviren
Evden(yataktan) çıkıp, eve(yatağa)giren
Her şeyin kötü olduğunu düşünen
Hayattan umudunu kesen
Daha nice şeyler düşünen
Vakit dolmadan, kendini tabuta koyan

Bugün günlerden sensin
Tekdüzelik gittikçe yaklaşmışken
Aynada kendinle konuşurken
Hayal dünyasında kendini kaybederken
Uzun zaman sonra takvime bakmışken
“Bugün yine sen misin?”
Benim en ümitli ümitsizliğim
Yine aynı gün ve sen görünmektesin
Tıpkı önceki günde
                Önceki haftada
                Önceki ayda
                Önceki senede de
Gözyaşlarım mürekkebe karışıyorken…