Kağıdı aldım, tekrar teşekkür ettim. “keşke tüm polisler
sizin gibi olsa. Ama ne yapacaksınız tüm insanlar aynı değil.” (Doğru) evet,
benim de iyi bir insan olmadığım doğruydu. Ama artık hepsine olmasa da
insanlara tolerans göstermeyi öğrenmiş oldum. Elimdeki kağıda bakmadan yürümeye
başladım. Sonra buranın neresi olduğunu merak ettim(adresin)
Neresi olduğunu, duygularımın hangi mürekkeplerle
lekelendiğini görmek istedim. Kağıt biraz ıslanmıştı, ben de terlemiştim.
Bir taksiye yanaştım, nasılsa param çoktu. “Şurayı biliyor
musunuz?” diye sordum.
“Buraya çok yakındır,” dedi. “Gel götüreyim.” Taksiye
bindim.
“Beklemeye gerek yok, fazla fazla veririm.” dedim.
“Olur beyim, hayhay.”
Onun da beyi oldum. Para insanı nasıl da değiştiriyordu.
Nasıl bir yakınlıksa anlamadım. Ara sokağın birinden girdi öbüründen çıktı. İyici
dolandıktan sonra durdu, “İşte burasıdır beyim” dedi.
“Yahu buraya gelmek için o kadar dolanılır mı?”
“Beyim ben bildiğim yoldan gittim.”
“Yahu bir git! Yolu en az üç misli uzattın, pis herif!”
“Kardeeeş! Ayıp oluyor” dedi.
“Ne kardeşi be! Pis dolandırıcı.”
“Lan bana bak..”
“Aha baktım.”
Bağırış çağırışı duyan esnaflar taksinin etrafına koşuşmaya
başladı. Olay daha fazla büyümeden yatıştırmaya çalıştılar. Taksici “Ulan ben
senin parana mı kaldım?” dedi.
“Kes ulan, al paranı da defol git!” dedim. Elimi cebime
attım. Para yoktu. (Nasıl olur?) bilmem. Hiç bozuntuya vermemeye çalıştım. “Yürü, pis dolandırıcı!”
Olaydan kurtulmak için etrafıma toplanan insanlara derdimi
anlatmaya çalıştım.
“Yahu abi, şurada sordum, buraya nasıl gelirim diye. Yakın,
gel götüreyim dedi. Bir sokaktan girdi öbüründen çıktı. Sonra getirdi beni
buraya. Adalet mi bu yahu? Adalet buysa gitsin hakim olsun bu adam. Hangi
vicdana sığar?”
Etrafımdakiler haklı olduğuma karar kılınca hep bir ağızdan
taksiciye söz baskısında bulunup arabasına bindirip gönderdiler.
“Sen de akıllım, sürekli gelip gittiğin yeri nasıl
bilmezsin?” sürekli mi?
“Ne bileyim abi, dalgınlık, yorgunluk işte” diyerek
geçiştirdim. Kalabalık dağıldıktan sonra
içlerinden en yabancı yüzlüsüne yanaştım:
“Acaba burayı biliyor musunuz?”
Adam kağıdın üstündeki yeri okur okumaz “Şu karşıdaki han
var ya, iş hanı. Oraya git, kime sorsan gösterir.”
“Teşekkür ederim.”
Hay Allah, kime sorsam ki? Yolun karşısına geçtim. Giriş
kattaki ilk kapıyı açıp içeri girdim. Adam döner sandalyesine kurulmuştu.
Elimdeki kağıdın yazılı bölümünü ona yönelterek sordum:
“Şurası nerede biliyor musunuz?” (sanırım iki işi aynı anda
yapabildiğimi gösteriyordum)
Adam kağıdı doğru düzgün incelemeden “Vallahi bilmiyorum”
diye cevapladı. Çok sinirlendim! Hem bu adama hem de “kime sorsam gösterir”
diyen adama. Zaten o taksiciye de sinir olmuştum. Lanet olsun tüm taksicilere.
Topa tutmalı hepsini. (Ama şimdi değil). Doğru, değil. Şimdi daha önemli
işlerim vardı.
“Teşekkür ederim.” Dışarı çıktım. Kağıda tekrar baktım.
Kapıyı kapatırken solumdan birinin bana doğru yaklaştığını gördüm. Doğrudan
soruyu sordum:
“Yahu şuraya nasıl giderim?”
Adam önce tuhaf bir bakış attı. sonra bedeninin duruş biçimini hiç bozmadan sol eliyle sağ üst
çaprazdan üst katı işaret etti:
“Şu üst kattaki matbaa yok mu beyim? (Var mı?) orası işte,
‘matbaanız’.”
Aradığım yeri bulmanın sevinciyle teşekkür ettim. Tarif
ettiği yere doğru adımlarımı atarken arkamdan “Çayını masaya bırakıyorum
beyim.” diye seslendi. Bana söylemiş olduğunu sandım; fakat neden böyle bir şey
söyleyeceğini tahmin edemediğimden, duyduklarımı önemsemedim. Bana öyle geldiğini
düşündüm. Üst kata çıktım, elimdeki
kağıda tekrar baktım. “matbaanız….”
İşte orada. İçeri girdim.
“hoş geldin abi” diye karşılandım.
“hoş bulduk” matbaanın yazıhanesinden başka biri çıktı.
“Hayırdı ağabey, bugün erken geldin.” Nasıl? “Bugün erken mi
çıkartacağız baskıları?”
Hiçbir şey anlamıyordum.(Yine)
“ağabey iyi misin?”
Geçiştirici bir cevapla “İyiyim, iyiyim” dedim. Adam henüz
hiçbir cevap almadan sorularını sormaya devam ediyordu.
“ağabey sorun yok ya?”
“yok yok bir sorun yok.”
15. BÖLÜM:
http://oguzhanozcan.blogspot.com/2013/08/gecede-yasayanlar-11.html
15. BÖLÜM:
http://oguzhanozcan.blogspot.com/2013/08/gecede-yasayanlar-11.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder