belki

senin aynadan gördüğünü ben "dıvardan" görürüm. Oğuz Atay- Babama Mektup

29 Ağustos 2013 Perşembe

GECEDE YAŞAYANLAR-14. BÖLÜM

Kağıdı aldım, tekrar teşekkür ettim. “keşke tüm polisler sizin gibi olsa. Ama ne yapacaksınız tüm insanlar aynı değil.” (Doğru) evet, benim de iyi bir insan olmadığım doğruydu. Ama artık hepsine olmasa da insanlara tolerans göstermeyi öğrenmiş oldum. Elimdeki kağıda bakmadan yürümeye başladım. Sonra buranın neresi olduğunu merak ettim(adresin)
Neresi olduğunu, duygularımın hangi mürekkeplerle lekelendiğini görmek istedim. Kağıt biraz ıslanmıştı, ben de terlemiştim.
Bir taksiye yanaştım, nasılsa param çoktu. “Şurayı biliyor musunuz?” diye sordum.
“Buraya çok yakındır,” dedi. “Gel götüreyim.” Taksiye bindim.
“Beklemeye gerek yok, fazla fazla veririm.” dedim.
“Olur beyim, hayhay.”
Onun da beyi oldum. Para insanı nasıl da değiştiriyordu. Nasıl bir yakınlıksa anlamadım. Ara sokağın birinden girdi öbüründen çıktı. İyici dolandıktan sonra durdu, “İşte burasıdır beyim” dedi.
“Yahu buraya gelmek için o kadar dolanılır mı?”
“Beyim ben bildiğim yoldan gittim.”
“Yahu bir git! Yolu en az üç misli uzattın, pis herif!”
“Kardeeeş! Ayıp oluyor” dedi.
“Ne kardeşi be! Pis dolandırıcı.”
“Lan bana bak..”
“Aha baktım.”
Bağırış çağırışı duyan esnaflar taksinin etrafına koşuşmaya başladı. Olay daha fazla büyümeden yatıştırmaya çalıştılar. Taksici “Ulan ben senin parana mı kaldım?” dedi.
“Kes ulan, al paranı da defol git!” dedim. Elimi cebime attım. Para yoktu. (Nasıl olur?) bilmem. Hiç bozuntuya vermemeye çalıştım.  “Yürü, pis dolandırıcı!”
Olaydan kurtulmak için etrafıma toplanan insanlara derdimi anlatmaya çalıştım.
“Yahu abi, şurada sordum, buraya nasıl gelirim diye. Yakın, gel götüreyim dedi. Bir sokaktan girdi öbüründen çıktı. Sonra getirdi beni buraya. Adalet mi bu yahu? Adalet buysa gitsin hakim olsun bu adam. Hangi vicdana sığar?”
Etrafımdakiler haklı olduğuma karar kılınca hep bir ağızdan taksiciye söz baskısında bulunup arabasına bindirip gönderdiler.
“Sen de akıllım, sürekli gelip gittiğin yeri nasıl bilmezsin?” sürekli mi?
“Ne bileyim abi, dalgınlık, yorgunluk işte” diyerek geçiştirdim.  Kalabalık dağıldıktan sonra içlerinden en yabancı yüzlüsüne yanaştım:
“Acaba burayı biliyor musunuz?”
Adam kağıdın üstündeki yeri okur okumaz “Şu karşıdaki han var ya, iş hanı. Oraya git, kime sorsan gösterir.”
“Teşekkür ederim.”
Hay Allah, kime sorsam ki? Yolun karşısına geçtim. Giriş kattaki ilk kapıyı açıp içeri girdim. Adam döner sandalyesine kurulmuştu. Elimdeki kağıdın yazılı bölümünü ona yönelterek sordum:
“Şurası nerede biliyor musunuz?” (sanırım iki işi aynı anda yapabildiğimi gösteriyordum)
Adam kağıdı doğru düzgün incelemeden “Vallahi bilmiyorum” diye cevapladı. Çok sinirlendim! Hem bu adama hem de “kime sorsam gösterir” diyen adama. Zaten o taksiciye de sinir olmuştum. Lanet olsun tüm taksicilere. Topa tutmalı hepsini. (Ama şimdi değil). Doğru, değil. Şimdi daha önemli işlerim vardı.
“Teşekkür ederim.” Dışarı çıktım. Kağıda tekrar baktım. Kapıyı kapatırken solumdan birinin bana doğru yaklaştığını gördüm. Doğrudan soruyu sordum:
“Yahu şuraya nasıl giderim?”
Adam önce tuhaf bir bakış attı. sonra  bedeninin duruş biçimini hiç bozmadan sol eliyle sağ üst çaprazdan üst katı işaret etti:
“Şu üst kattaki matbaa yok mu beyim? (Var mı?) orası işte, ‘matbaanız’.”
Aradığım yeri bulmanın sevinciyle teşekkür ettim. Tarif ettiği yere doğru adımlarımı atarken arkamdan “Çayını masaya bırakıyorum beyim.” diye seslendi. Bana söylemiş olduğunu sandım; fakat neden böyle bir şey söyleyeceğini tahmin edemediğimden, duyduklarımı önemsemedim. Bana öyle geldiğini düşündüm.  Üst kata çıktım, elimdeki kağıda tekrar baktım.  “matbaanız….”
İşte orada. İçeri girdim.
“hoş geldin abi” diye karşılandım.
“hoş bulduk” matbaanın yazıhanesinden başka biri çıktı.
“Hayırdı ağabey, bugün erken geldin.” Nasıl? “Bugün erken mi çıkartacağız baskıları?”
Hiçbir şey anlamıyordum.(Yine)
“ağabey iyi misin?”
Geçiştirici bir cevapla “İyiyim, iyiyim” dedim. Adam henüz hiçbir cevap almadan sorularını sormaya devam ediyordu.
“ağabey sorun yok ya?”
“yok yok bir sorun yok.”

15. BÖLÜM:
 http://oguzhanozcan.blogspot.com/2013/08/gecede-yasayanlar-11.html

Hiç yorum yok: