“Söyleyecek kelimelerimin olmasını çok isterdim”
diye düşündü’m- bir zamanlar ben, şimdi düşünemiyor ve söyleyemiyorum hiçbir
şey- tıpkı demin çok önceden düşündüğümü ifade ettiğim cümleyi kurduğum zamandaki
gibi-; ya hiçbir şey değişmedi hayatımda, fikirlerimde- belki geçmişte
aptaldım, şimdi de aptalım; belki hep aptaldım; ben de onu düşünüyordum şu
anda; belki de ben her dönem “aynı” düşünceleri yaşıyorum- aptal
olduğumdan>> derdi’m bunu çok eskiden de , hatta söyleyecek hiçbir
şeyimin olmadığını düşündüğüm anlardan önce de; gerçi şimdi de söyleyecek
hiçbir şeyim yok- eskiden hayran olduğum- karşımdaki bu yüz karşısında. Hiçbir
şey hissetmiyorum hem de –tekrarlamaktan ne kadar canım sıkılıyor olsa bile-
hiçbir şey. Hiçbir şey hissetmemek çok kötü.
Zorluyorum kendimi –ne kadar zorlasam da- nefret
bile edemiyorum –nefret etsem hiç olmazsa bir tavrım olurdu- böyle rol yapmak
zorunda kalmazdım; “seni gördüğüme çok sevindim” cümlesiyle bitirme zorunluluğum
olmazdı konuşmanın sonunda; henüz konuşmamızın ortasında, konuşmamızın sonunu
nasıl bitireceğimi düşünmek zorunda kalmazdım –şu an verdiğim cevabın ne
olduğunu bilmeyerek rastgele cevap verdiğim için kendime kızmazdım- sahi ne
konuşuyoruz ki biz şu anda onunla.
“Neden sustun?”
“Efendim?”
Efendim, derdim her zaman bir şeye daldığımda,
eskiden de böyle yapardım ben, şu an hiçbir şey hissetmediğim fakat eskiden çok
sevdiğim bu yüz karşısında EeSsKkİiDdEeNn BbÖöYyLlEe YyAaPpAaRrDdIıN(m) dedi,
benim adıma, ben aynı cümleyi kendi adıma düşünürken; fakat o dalgınlığımdan
yararlanıp- çünkü bilmiyordu içimden ne geçirdiğimi- “DALIP GİDERDİN AYNEN
BÖYLE” diye ekledi; evet dalıp giderdim, bunu yüzüme vurmak için mi geldin sen
peki şimdi, eskiden nasılsam şimdi de aynı olduğumu hatırlatmak mıydı bütün
amacın –eskiden hayran olduğum yüzünün karşısında da şimdi hiçbir his duymadan
daldığım gibi daldığımı belirterek beni suçlamak mı niyetin; her zaman benim
adıma bir şeyler düşünen sen?>> diye düşünüyordu o zamanlar da. Hala
böyle düşünüyor.
Hangi andayım bilmiyorum, nerede ne söylediğime dair
hiçbir fikrim yok. Bu zamana kadar söylediklerimi alt alta dizmeye kalktığımda
bu işin hayret verici derecede çabuk bitmesine şaşıp kalıyorum; çünkü çoğu
cümlelerimin sonu “demiş” ile bitiyordu-bunun için hiçbirini ekleyemiyordum. Ne
oldu benim cümlelerim, hepsi nereye gitti; duygularımı betimleyecek, dalıp
gitmemi engelleyecek ve en önemlisi de “her zaman böyle yapardın” cümlelerinden
kurtarabilecek kelimelerim ne oldu benim? Hepsi uçup gitti “her zamanların”
arasında –yersiz yersiz kullanımlarla çarçur edildiler benim tarafımdan; bir
zamanlar ben olan –şu an onlar ben değil- onlar ben olsaydı –şu an karşımda
duran ve eskiden güzel bulduğum yüzü yine çok güzel bulurdum- diye düşündü- o
düşündü ben düşünemezdim –eskiden böyle yapardı şimdi bunu yapan eskinin bir
taklidiyim-
“Efendim?”
“Sen burada mısın?”
Ha evet evet buradayım. Gidecek başka yerim yok,
dedi son cümleyi içinden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder