(*hikaye tamamlanmamış haliyle yayımlanmıştır)
Nereye bakardı ve de ne çok ağlardı bakışlarında. Belli başlı anlarda gülmek kokardı, öyle bir gülme ki, çok hassas bir burnun aldığı sarımsak kokusu gibiydi, hemen vazgeçilen.
Gülmek zor zanaattır, derdi, gülünmesi istenirken. Gülmek,
ancak kendine de gülebiliyorsan sahicidir.
Böyle derdi; şimdi yine ellerde bir çerçeveye oturtulmuş bir
kağıt parçası- adına fotoğraf denilen- yine o uzaklara ağlayan bakışları; yine
gülmekten bihaber, ağlamaklı, ardında muhtemelen fotoğraftaki yüz ifadesinin, aynısı; kısa bir süre önce canlı olan cansız bedeninde sahici bir üzüntüyle
taşınıyor mezarlığa doğru. Acaba istediği yere gömülseydi; her ne kadar toprak
olsa da arzu ettiği toprağa gömüldüğünde yüzündeki ifade kendini başka bir şeye
bırakacak mıydı, merak ediyorum.
Burada doğru Hikmet ağabey. Burada dediysem, benim
olabildiğim burası anlamında. Burada doğdu, büyüdü; burada ölmesine izin
verilmedi.
Hikmet ağabeye “Gül” dediler her zaman, gül; gül ki mutlu
görünesin.
Mutlu olduğum için mi gülmeli, mutlu görünmek için mi
gülmeliyim dedi.
Ne demek istiyorsun bile diyemediler, o zaman sen
gülüverirsin, dediler.
Güldü Hikmet ağabey, ilk çocuğunu kucağına aldığında öyle
bir güldü ki, canlı olarak şahit olabildi gözlerimiz. Gözlerimiz en büyük
yalancılarımız şimdi. Somut bir örnek veremediğimiz için yalancılıkla suçlandı
gözlerimiz. Zaten çok da sürmedi Hikmet ağabeyin gülmesi; çok geçmeden Hikmet
ağabeyin içindeki yangından daha etkili bir yangın aldı götürdü küçük kızını,
henüz hala bebek halindeyken.
Bir çocuğun korunamadığı yerin cehennemden farkı yoktur,
dedi Hikmet ağabey. Sen bizim cennetimize nasıl cehennem dersin dediler. Kim bu
cennet vatan uğruna olmaz ki feda, şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda,
diye nara attılar Mehmet Akif’in sadece İstiklal Marşı’nı bilenler. Vatan hainliği
ile suçladılar Hikmet ağabeyi, askerlik yapmadığını bahane ederek.
Askerlik yapmamıştı Hikmet ağabey, kaçacaktı. Askeri keyfi
haline kullanan bir dönemde ben de maşa olmak istemem, dedi; çürüğe çıkar
yıllarca öylece cezalı kalırım daha iyi.
“Beni anlatma çocuk. Kendi kendine konuşma.
Beni, ben olduğum için sevme çocuk” dedi. “Ben senin
istediğin olmayabilirim veya sen beni, istediğim gibi hayal etmiyor
olabilirsin.”
Seni sevmemek mümkün müdür Hikmet ağabey, dedim.
Hikmet abi.
Hikmet abii…
Hikmet a…
Gitti Hikmet ağabey, kayboldu gözümde.
Şimdi beyaza sarılmış bedenini, bedeninden biraz daha büyük
kazılmış toprak çukura bırakıyorlar.
Dar alanları da hiç sevmezdin Hikmet abi, diyorum içimden. Hikmet
abi, mutlu musun içeride?
“Daha tüm numaramı oynamadım” dedi Hikmet ağabey. İçeri girerken.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder