belki

senin aynadan gördüğünü ben "dıvardan" görürüm. Oğuz Atay- Babama Mektup

27 Ağustos 2012 Pazartesi

BİLİNİP DE BİLİNMEYENLER


Terlemişsin, baksana sırılsıklam olmuş gömleğin; çekinme, çıkar gömleğini. Aaa! Hala oturuyorsun, hadisene, neden çekiniyorsun?
Bilmem, rahatım aslında ya, önemli değil, iyiyim yani ben. Aslında çekiniyorum senden, gizliyorum bedenimi gözlerinden. Sakınıyorum mahremimi, ürkekliğimden.
Böyle bir diyalog geçmişti aramızda, çok evvelde. Durup durup hatırlatıyorum onu, kendime.
Vay bee! Unutamadığın hala belli, yani güzel günler geçirmişsin demek daha doğru olurdu. Neyse, seviyor musun hala onu?
Duraksadım, aslında bu soruyu bekliyordum; ama ne zaman geleceğini bilmiyordum. Bu bir alışkanlık gibiydi:
Bilmem, emin değilim aslında. Yani ne bileyim, güzel günlerdi. Geçen her kelimede  sesimin tonu biraz daha azalıyordu. Biliyordum aslında, onu unutmadığım gayet iyi biliyordum.
Günaydın! Elimi gezdirdim yüzünde, gözlerinde. Baş parmağımla gözündeki çapakları temizledim. Gülümsedi, o güne dair ağzından çıkan ilk ses belirtisi, esnemesiyle birlikte geldi. Gerildikçe, üzerine örtülü pikenin  aşağı çekilmesiyle, beyaz bluzu ortaya çıktı; doğum gününde verdiğim hediye olanı.
Birşey daha diyecektim, durdurdu beni.
"Beni ne kadar çok seviyorsun?"
Bilmem, dedim gururumdan, duymak istediğim için ondan. Halbuki o an olduğu gibi, bugün de aynıyım o gün gibi.
Ama bugün buradayım ve yalnızım, kendime yakınım. Yarın ise bugün kadar uzağım, o güne.
"Ben ölürsem, çok üzülür müsün?"
Bilmem, dedim alışkanlığımın verdiği itkiyle. Ciddiye almadım ağzından çıkanları. Kaçan kovalanıra baylayarak saklardım içimde kopan fırtınaları.
Halbuki ölürdüm o gün, ona birşey olsa. Seni kaybettikten sonra yaşamak boşuna. Söyledim bunca zaman sana. Duymak istediğin bir gerçekti oysa. Ve sonraki gün, komidinde bir mektupla veda etti kendine, bendeki kendisine. Göremeyecekti kendini artık gözlerimde. "Gizliyorsun duygularını...." diyerek son verdi, mektubundaki son cümlesine.
"Peki abi, pişman mısın?"
Bil....

Hiç yorum yok: