belki

senin aynadan gördüğünü ben "dıvardan" görürüm. Oğuz Atay- Babama Mektup

28 Ekim 2014 Salı

ALBÜM 2. KISIM


“İki hafta oldu. İki hafta sonra bakacaklar, kemik kaynadıysa alacaklar alçıyı.”
Bugün ne günlerden, dedim. Birden geldi aklıma. Tarihi söyledi. Dur bakayım, diye düşündüm.
“Yok almazlar iki haftaya” dedim.
“Hee? Ne zaman alırlar abi” dedi çocukcağız. Üzülmüştü.
Hayırdır abi, neye canın sıkıldı?
“Bizim arkadaşlarla şey vardı. Tatile gidecektik.
Sizinkilerin haberi var mı?... yok tabi. Öyle olmaz. Haber vermeden gitme. İzin al oğlum, sonra zehir olur tatilim, dedim. Çocuğu bulmuşken öğüt vermek lazım.
“Öyle de, bizimkiler...”
sen yine de izin al. Kırma kalplerini.
“Boşversene abi” dedi.
ver bir kalem bakalım, biz de imzamızı çakalım. Bugün ayın kaçı? Hıı. Haziran!
“Ne Haziran’ı be abi, ağustostayız biz. dedi.
harbi mi? Ulan kafa gitti desene.
Uslu bir çocuktu, sevmiştin: ee saat kaç?
“Saat üç”
ooo, bizim saat bozulmuş.
“Ne yapıyorsun?”
Saatim bozulmuş galiba onu düzeltiyorum.
“Niye böyle bir şey yapıyorsun ki?”           
Saati bilmek için işte. Sen saate bakmasını biliyor musun? Öğreteyim mi sana?
“Hayır, biliyorum ben.”
Saati düzeltirken konuşmaya devam ediyordum. O da oynarken aynısını yapıyordu. Tamam düzelttim, saat üç.
“Saat 3 mü?” dedi telaşla.
Evet, ne oldu ki?
“Annem 3’te gel demişti,” dedi, koştu eve. O giderken, ben de yarım bırktığı oyunu incelemeye başladım. Çok geçmeden geldi.
“Niye yalan söylüyorsun saat 3 değilmiş ki” diye çıkageldi çocuk öfkeyle.
Nasıl değil yahu. Daha demin. Yanımızdan geçen birine sosrdum:
Affedersiniz saat kaç?
Yüzüme ve kıyafetlerimee tuhaf bakışlar atarak 2’yi 10 geçiyor, dedi. ben de ona tuhaf tuhaf bakarak saatimi düzelttim. Çocuk çoktan oyuna dalmıştı.
Ne yapıyorsun, dedim.
“Yol yapıyorum, karıncaların geçmesi için.”
Şimdi sen yapınca buradan mı geçecekler?
“Evet” dedi kesin bir tavırla.
Ooo, sen inşaatçı mı olacaksın?
“O ne?”
işte, seninn gibi böyle iş yaparlar.
“Cık”
Ee neden yapıyorsun o halde?
“Canım istiyor.”
Verecek cevap bulamadım. Soru sorayım dedim en iyisi:
Büyüyünce ne olacaksın?
“Ben büyüyünce... doktor olacağım.”
Aaa ne güzel. Hastaları mı iyileştireceksin?
“Evet”
Hııı, yani çok hastan olacak senin.
“Evet..” Çok geçmeden bitti diye haykırdı.
Aferin sanaa. Hayalleri gözlerinden okunuyordu. Adeta u yaşta benden daha fazla tutunuyordu. Cevaplarındaki kesinlik, hayatta yer edindiğim varlığımdan daha net bir haldeydi.
“Bahçeye gidelim mi?” dedi. tutup elimden evlerinin bahçesine götürdü.
Ooo, bu bahçe eskiden de böyle miydi? Ne kadar canlı.
“Çekiyorum, peynir deyin.”
“Peyniiiiir”
“Peynir”
“Peyn”
“Pey.”
Zaman hızla akıp gidiyor. Bunun farkına daha yeni mi varıyorsun?

Hiç yorum yok: